Veteriner Dahiliye Hizmetleri

Veteriner terimi “veterinarius” Latince kelimesinin kökeninden türemiştir. Veterinarius kelimesi hayvan ile ilgili anlamına gelmektedir. Hem evimizde hem de doğada bulunan hayvan dostlarımızın bazı zamanlar yardıma ihtiyaçları oluyor. Bu durumda yaptığımız ilk şey açık veteriner bulup bir veteriner hekime dostumu götürmek olmaktadır. Veteriner hekimler dünyadaki en eski mesleklerden biridir. Savunmasız bir o kadar da masum dostlarımızı iyileşmelerini ve hayatlarına sağlıklı şekilde devam edebilmelerini sağlamak için veteriner hekimler dostlarımızı tedavi etmekle, hastalıklarına teşhis koymakla ve bunun takibini yapmakla yükümlüdürler. Veteriner hekimler cerrahi uygulama yapabilecek el yeteneklerine sahip olmalıdırlar. Empati sahibi ve sakin yapılı olmaları hayvan sahipleriyle ve hayvanlarla aralarının iyi olmasını sağlayacaktır. Problem çözebilme yetenekleri sayesinde uygun prosedürü uygulayıp hayvanlar için iyi bir tedavi süreci yönetmelidirler. Veteriner hekimler tanı koyabilmek için hasta dostlarımızın durumuna göre, kan ve idrar tahlilleri, radyografi, manyetik rezonans görüntüleme gibi testlerden yararlanırlar. Böylece tedavi süreci için kesin tanılar koyulup, daha kısa sürede hayvan dostlarımız iyileştirilebilir. Tedavi sürecinin daha hızlı olabilmesi ve dostumuzun daha az hasarla bu hastalığı atlatmasını sağlayabilmek açısından da erken teşhis önemli olmaktadır. Hayvan dostlarımızda herhangi bir problem fark ettiğimizde vakit geçirmeden bir veteriner hekime götürülmelidir. Koşuyolu veteriner kliniğimiz ihtiyacınız olduğu her zaman sizlere hizmet vermeye hazırdır.

Dahiliye Nedir?

Dahiliye nedir sorusu sorulduğunda hepimiz duraklarız ancak bu kelimeyle eş anlamlı olan iç hastalık terimi kullanıldığında ne olduğu konusunda az da olsa bilgi sahibi olduğumuzu görürüz. Veterinerlikte dahiliye, insanlar için dahiliyeden çok farklı bir konu değildir. Ancak oldukça geniş kapsamlıdır. Diğer adından da anlaşılacağı gibi iç hastalıklar yani dahiliye hizmeti hayvanların sindirim sistemi, dolaşım sistemi, lenfatik ve sinir sistemleri, deri, solunum sistemleri ile ilgili hastalıkların tespit edilmesini sağlamakta ve ardından uygun tedavi yöntemi ile hayvanları tedavi etme sürecini kapsamaktadır. İç hastalıkları klinik hizmeti kendi içinde ikiye ayrılmaktadır; küçük havyan kliniği ve büyük hayvan kliniği. Evimizde besleyebildiğimiz dostlarımız küçük hayvan kliniği grubuna girmektedir. Bu şekilde sınıflandırılmış olsa da iç hastalıkları hizmeti bütün hayvanları kapsamaktadır.  Acıbadem veteriner kliniğimiz ve diğer kliniklerimizde tam teşekküllü dahiliye hizmetlerimiz mevcuttur.

İç hastalıkları hizmetinde hayvan dostlarımızda bulunan kan hastalıkları, kalp, böbrek, akciğer hastalıkları, romatizma, alerjik reaksiyonlar, enfeksiyon hastalıkları ve daha pek çok hastalık bulunmaktadır. Bunlar gibi hastalıkların ön incelemesinin yapılması için pek çok dahiliye ünitesi bulunmaktadır. Bu üniteler arasında Laboratuvar ünitesi, Görüntüleme ünitesi, Kardiyoloji ünitesi, Hospitalizasyon ünitesi, Enfeksizyöz hastalıklar ünitesi, muayene-tedavi ünitesi gibi pek ünite bulunmaktadır. Kliniğe getirilen her hayvan dostumuz için ilk önce yapılacak şey sahibinden hastalık geçmişi hakkında bilgi almaktır. Bu aşamadan sonra duruma göre tahliller uygulanır. Uygulanan tahliller ve tedavi yönteminin bütün aşamaları hayvan sahibine anlatılır.

Acil bir durumda hayvan dostumuzun veteriner hekime görünmesi gerekiyorsa, Üsküdar veteriner 7/24 verdikleri hizmetlerle sizler için hazır olacaklardır.

Kedi ve köpek bakımı

“Halsiz şekilde birkaç gündür yatan köpeğim için endişelenip Vet216 ya götürdüm. Soğukkanlılık ve bilgili doktor sayesinde köpeğim şuanda eskisi koşmaya ve oynamaya başladı. TEŞEKKÜR EDERİM :)”

Gözde Sevmez
Aydınevler veteriner kliniği

“Yol üzerinde gördüğüm bakımsız bir köpeği hem kontrollerini yaptırmak için hem de sağlıklı olması için kliniğe götürdüm. İyi yürekli insanlar çalışanlar. Tavsiye ederim. Pandemi sürecini gerçekten benimseyen bir klinik. Alınan önlemler harika.

Elif Erdoğan

Sıkça Sorulan Sorular

Sıkça yaşanılan problemler ve yanlış bilinen doğruları sizin için derledik.

Öncelikle mutlaka bir veteriner kliniğine götürerek ilk muayenesini ve hekiminizin gerekli gördüğü işlemleri yaptırınız. Sonrasında ise hekiminizin yönlendirmesine göre ilerleyebilirsiniz.
Kedinizi yaşına uygun mamayla besleyebilirsiniz. Mama tercihiniz kuru ve yaş mamadan yana olmalıdır. Maması kesinize gerekli vitamin, minareler ve proteini sağlayacaktır. Ekstra olarak başka birşey vermenize gerek yoktur. Mama seçimlerinizde özellikle veteriner seri üst kalite mamalar tercih etmeniz beslenmesi açısından çok daha iyi olacaktır.
Uzun tüylü hayvanlarda tüyleri düzenli olarak taramak çok önemlidir. Günlük olarak tüyüne uygun bir tarakla tarayıp haftalık olarak da furminator tarakla tarama yapıldığında hem deriye hava aldırıp tüy dökülmesinin önüne geçmiş olursunuz hem de kıtık dediğimiz tüylerdeki keçeleşmeleri önleyerek sağlıklı tüy çıkışını sağlarız. Çok uzun tüylü hayvanlarda ise düzenli traş da bu rutine eklenebilir. Pet kuaförünüz bu konuda size yol göstererek destek olacaktır.
Yurtdışına çıkış için belli prosedürler bulunmaktadır. Kısaca bahsetmek gerekirse evcil hayvanınızın mikroçipi ve kuduz aşısı olması gerekmekte ve kan örneği alınarak kuduz titre testi yapılması gerekli. Bu testin sonucu çıktıktan sonra ise yaklaşık 3 aylık bir karantina süreciniz bulunuyor. Toplamda 6 aylık bir süreciniz bulunmakta. Daha detaylı bilgi için öncelikle uçuz yapacağınız havayolu, gideceğiniz ülkenin konsolosluğu ve hekiminizle görüşerek bu süreci rahatça atlatabilirsiniz.
Hayvanlarda ara sıra hapşırma normal olarak karşılanır. Ama evcil hayvanınız üst üste hapşırıyorsa veya hapşırmaya eşlik eden başka şikayetleriniz de varsa aksatmadan bir veteriner kliniğine götürerek kontrollerini yaptırınız.
  • Kedi ve köpekler ot yiyerek beslenen yani otçul hayvanlardan değildir. Oysa bir çok kedi ve köpek sahibi kedi ve köpeğinin ot yediğini görmüştür.
  • Çoğu zaman köpek veya kedi ot yediği zaman kusar, buda ot yediği için mi kusar, yoksa kusacağı zaman mı ot yer sorusunu beraberinde getirir.
  • Ancak kedi ve köpekler özellikle kediler sürekli kendilerini yalayan ve temizliğini bu şekilde yapan hayvanlardandır.Ayrıca vücutta bulunan dış parazitleride patilerinin yanında dişleriyle uzaklaştırmaya çalışmaları da tüy yutmalarına neden olmaktadır. Yedikleri otun içerisin de bulunan selüloz sayesinde yutulan tüyler yumuşatılarak kusma yoluyla dışarı çıkarılabilmektedir.
    Tam ve dengeli besin alamayan kedi ve köpeklerin de ot yediği az da olsa görülmektedir. Böyle bir sorun yaşandığında besinlerine yapılan takviyeler, öğün saatlerinin ve miktarlarının ayarlanması ile bu sorunu gidermek mümkün olabilir.
  • Kısaca özetlenirse köpek ve kedilerin ot yemesi gayet doğal bir davranış biçimidir. Ancak evde bulunan bazı bitkiler ve çiçekler hayvanlar için zehirli olabilir.Bu konuda çok dikkatli olunmalıdır. Bu nedenle bahçeye ve sokağa çıkamayan kedilerin yemesi için hazır satılan ekilebilir, paketler içinde ürünler de bulunmaktadır.

Kedi ne yer ne içer diye sorulsa herhalde akla ilk gelen şey süttür. En doğal besinlerden olan süt fazla miktarda verilirse kediniz sütü sindiremeyeceğinden kolaylıkla ishal olacaktır. Çünkü süt her kedi için sindirimi pek de o kadar kolay bir içecek değildir. Bu sebeple kedilere süt verirken daha özenli olunması ve onların bire bir oranında sulandırarak sindirebileceği ölçüde verilmesi gerekir. Süt protein ve yağ açısından zengin bir içecektir. Ama bu zengin içerik kedilerin sindirimini oldukça zorlar. O yüzden genelde 4 kg. ağırlığındaki bir kediye 1/4 litre kadar verilen süt bizce küçük bir kapmış gibi görülse de kediniz için ağır bir yemek olacaktır. Laktoz, süt şekeride denilen, süte tat veren bir maddedir. Laktoz duyarlılığı insanlar dahil tüm memelilerde görülen bir durumdur. Sebebi vücutta laktozu sindirmeye yarayan laktaz enziminin bulunmamasıdır. Aşırı süt içilmesi durumunda sütteki laktoz yeterince sindirilemez ve kalın barsaklara giden laktoz bu durumda barsaklarda bakterilerin çoğalmasına ve barsak enfeksiyonlarının oluşmasına ya da barsaktan vücuda yayılan diğer enfeksiyonların başlamasına sebep olur. Kedinize süt verirken ölçünüz şu olmalıdır. Kedinizin 1 kg. ağırlığının karşılığında 1 gram kadar laktozu sindirmesi mümkündür. Yani 4 kiloluk bir kedi için 4 gramdan fazla laktoz içeren süt verilmemelidir. Peki laktozun ölçüsünü nasıl anlayacaksınız. Pastörize sütlerin kabında içerdiği materyaller yazmaktadır. Sütün litre ölçüsüne kıyaslayarak laktoz dozajını ayarlayabilirsiniz. Ayrıca kedinize süt verirken verilecek süt kadar su eklemeyi unutmamalısınız. Bu sindirimi daha kolaylaştıracaktır. Önemli bir hatırlatma, süt asla suyun yerini tutmaz. Kedinize süt verdiğiniz için suyu kesmemelisiniz. Su, sütten çok daha önemli ve zorunlu bir içecektir. Her daim taze tutulmaya çalışılmalıdır.

  • Ağız, burun, göz, kulak veya doğal vücut boşluklarından anormal akıntı
  • Aşırı uyku hali gibi anormal davranışlar.
  • İştah kaybı, aşırı kilo kaybı veya aşırı kilo alması,aşırı su tüketimi
  • Vücutta gelişen anormal şişkinlikler.
  • Yatıp kalkarken zorlanma
  • Vücudun herhangi bir bölümünü sürekli yalaması ve ısırmaya çalışması
  • Tüylerin düzensiz, donuk ve mat olması. Deride kepeklenme ve lokal tüy dökülmesi
  • Açık yaralar
  • Nefeste ve ağızda kötü koku ve dişlerde aşırı tartar birikimi
  • Hayvanda kabızlık veya ishal hali.

Yüksekten düşme olgularında kırık şekillenmemiş olsa dahi 48 saatlik kritik bir süreci vardır. 48 saat içinde iç kanama riskine karşılık 4-8 saat aralıklarla kanama durdurucularının yapılması gerekmektedir.

Böyle durumlarda vakit kaybetmeden en yakın veteriner sağlık merkezine başvurmanızı öneririz.

Başka sorularınız varsa lütfen bizimle iletişime geçin.